Monday, March 13, 2017

Didier Billiondan Türkiyede Türbülansların Artması

Didier Billiondan Türkiyede Türbülansların Artması



K?saca IRIS olarak bilinen Frans?z dü?ünce kurulu?u Institut de Relations Internationales et Stratégiques (Uluslararas? ve Stratejik ?li?kiler Enstitüsü)[1] Direktörü ve Türkiye uzman? bir Frans?z akademisyen olan Didier Billion[2], Diplomatie dergisinin 82 nolu Eylül-Ekim 2016 say?s?nda “Multiplication des turbulences en Turquie” (Türkiye’de Türbülanslar?n Artmas?) adl? güncel bir makale kaleme alm??t?r. Türkiye’deki 15 Temmuz 2016 askeri kalk??mas? ve di?er önemli siyasi sorunlar?n i?lendi?i bu makale, Frans?z bir uzman?n gözünden Türkiye’de son y?llarda ya?ananlar?n anla??lmas? aç?s?ndan faydal? olabilir.

Didier Billion

Billion’a göre; 2002’de iktidara geldi?i günden itibaren Türk siyasal hayat?nda bask?n bir görüntü çizen Adalet ve Kalk?nma Partisi (AK Parti), ?slamc?, ?l?ml? ?slamc?, Müslüman muhafazakâr, ?slami demokrat gibi farkl? tan?mlamalara maruz kalsa da, asl?nda 2009-2010 y?llar?na kadar daima demokratik özlemleri yans?tan bir parti olmay? ba?arm??t?r. Bu, bir anlamda, Bat?l?la?m?? Kemalist ve laik orta s?n?flara kar?? Anadolu’da ortaya ç?kan ve ?slami e?ilimli yeni orta s?n?flar?n mücadelesini yans?tmaktad?r. Bu y?llarda, AK Parti ve lideri Recep Tayyip Erdo?an, Kemalist askeri ve yarg? kurumlar?na kar?? demokrasinin bayraktarl???n? yapm??t?r. Ancak AK Parti’nin, devlet kadrolar?n? büyük ölçüde ele geçirdikten sonra, önce laik ve Kemalist, daha sonra da Fethullah Gülen cemaatine yak?n muhafazakâr ki?ilere kar?? ba?latt??? tasfiye operasyonlar?, Türk siyasal kültüründe devletin siyaset üstü ve tarafs?z kalamad???n?n bir ispat? niteli?indedir. Zaten kuruldu?u günden beri, Türkiye Cumhuriyeti, asl?nda bir “kavga Cumhuriyeti” (république de combat) olmu?tur. Türk siyasal elitleri, Sünni Müslüman ve Türk kimli?inde homojen bir toplum yaratmak istedikleri için, devleti daima araçsalla?t?rm??lard?r. AK Parti, kuruldu?u dönemde bunlara tepki olarak ortaya ç?ksa da, k?sa sürede eski siyasal gelene?i sahiplenmi?tir.


Türkiye, bugün de iki farkl? kimli?e sahiptir; ilki, kültürel ve siyasal aç?dan muhafazakâr ama ekonomide liberal olan Müslüman Türkiye, di?eri ise, modernist ve seçkinci laik Türkiye’dir. Recep Tayyip Erdo?an, bu siyasal ve toplumsal kutupla?may? çok iyi anlad??? için, daima tercihlerini daha kalabal?k bir grup olan Müslüman Türkiye’den yapmakta ve bu sayede seçim ba?ar?s?n? garanti alt?na almaktad?r. 2010-2011’den itibaren AK Parti ve Erdo?an’?n otoriterle?mesinden bahsedilse de, asl?nda meseleye devletin araçsalla?t?r?lmas? ve tarafs?zl???n? kaybetmesi ba?lam?nda bak?ld???nda, AK Parti’nin Cumhuriyet tarihi boyunca gözlemlenen devletçi çizgiyi devam ettirdi?i iddia edilebilir. 2013 y?l?ndaki Gezi Park? protestolar?ndan itibaren kar??la?t??? toplumsal muhalefet, bu nedenle Erdo?an’? çok rahats?z etmi? ve Erdo?an, kutupla?may? daha da artt?ran aç?klama ve politikalarla gücünü konsolide etmi?tir. Bu, asl?nda laik otoriter dönemin bir ürünü olan Türk siyasal kültürü ve devlet gelene?inin, ?slami ?ekilde yeniden yorumlanmas?d?r. Bu ortamda, Erdo?an’?n Türk tipi Ba?kanl?k sistemi önerisi daha da önemli hale gelmektedir. 21. yüzy?lda devlet yönetimini daha etkin hale getirmek argüman?yla savunulan Ba?kanl?k sistemi, asl?nda Erdo?an’?n ülke ad?na en do?ru kararlar? kendisinin verece?ine dair duydu?u sars?lmaz inanc? yans?tmaktad?r. Bu ad?m, Türkiye’yi Alan Rouquié’nin “hegemonik demokrasiler” (démocraties hégémoniques) ad?n? verdi?i bir sisteme dönü?türür ve az?nl?klar? hedef gösterildikleri zor bir duruma dü?ürebilir. Otoriter bir model olan bu tip bir yönetim, buna kar??n diktatörlük ya da totaliter bir sistem de de?ildir. 15 Temmuz darbesi hakk?nda görü? vermek için henüz çok erken olsa da, Erdo?an’?n bu ?oku çok iyi bir f?rsata çevirdi?i ve tüm muhalefeti devletten tasfiye etmeyi ba?ard???n? söylemek mümkündür.

Türkiye’nin d?? politikada da ciddi sorunlar? bulunmaktad?r. 2011 yaz?ndan itibaren Suriye ile ili?kilerde keskin bir dönü?üm gerçekle?tiren Erdo?an ve önce D?? ??leri Bakan?, sonra da Ba?bakan? olan Ahmet Davuto?lu, Suriye’deki Esad yönetiminin beklenmedik direni?i ve I??D gibi radikal gruplar?n ortaya ç?k??? nedeniyle zor duruma dü?mü?lerdir. Neticede, 900 kilometrelik ortak s?n?r? olan bir kom?usunun dinamiklerini anlayamayan bir ülkenin d?? politikadaki ba?ar?s?ndan söz etmek zordur. ?srail ve Rusya ile de bu dönemde siyasal krizler ya?ayan Türkiye, 2016 yaz?ndan itibarense bu ülkelerle bir normalle?me sürecine girmi?tir. Buna kar??n, Suriye krizinin tetikledi?i Kürt Sorunu da halen bu ülke aç?s?ndan varolu?sal bir sorun niteli?indedir. 1984’den beri Türk Devleti’ne kar?? sava?an PKK, Ankara için 1 numaral? dü?man olmaya devam ederken, Suriye Kürtlerinin birle?mesi ve Rojava direni?iyle birlikte özerklikten söz etmeye ba?lamalar? Türkiye’yi tedirgin etmi?tir. Türkiye, bu dönemde Suriye s?n?r?nda PKK’n?n uzant?s? PYD ile çevrilmek durumunda kalm??t?r. PYD’nin I??D’e kar?? kazand??? zaferler ise, Türkiye’yi daha zor zor duruma dü?ürmü? ve bu örgüte yönelik uluslararas? deste?i artt?rm??t?r. Buna kar??n, Ankara’da antropolojik bir Kürt kar??tl??? yoktur ve Mesut Barzani’nin lideri oldu?u Kuzey Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ili?kiler iyi seviyededir.

Bunlara ek olarak, NATO savunma sisteminin 2011 y?l?nda yerle?tirilmesinden sonra -her ne kadar bu füze sistemi savunma amaçl? olsa da- Tahran’la ili?kileri gerilen Ankara, 2015 y?l?nda Rusya ile ya?anan jet krizi sonras?nda NATO’yu acil toplant?ya ça??rm?? ve bu iste?i hemen kabul edilmi?tir. Yazara göre, bu iki somut unsur, Türkiye’nin ulusal ç?karlar?n? koruyarak Bat? ittifak? içerisinde kalmak istedi?inin kan?t? olarak görülebilir. ?srail’le ili?kiler de bu ba?lamda de?erlendirilebilir. Bill Clinton döneminde 1996 y?l?nda tesis edilen ?srail-Türkiye askeri i?birli?i, George W. Bush döneminde ABD’nin tek tarafl? (unilatéraliste) politikalar? sonucunda Ankara’n?n ?srail ve bu ülkeden uzakla?mas?na neden olmu?, ama 2016 yaz?ndan itibaren ?srail’le ili?kiler yeniden düzeltilmi?tir.

Avrupa Birli?i ile ili?kiler de bir di?er önemli d?? politika gündemidir. Her ne kadar Pew Ara?t?rma ?irketi’nin 15 Ekim 2015 tarihinde yay?nlad??? bir ara?t?rmada Türklerin yüzde 55’inin ülkelerinin AB üyesi olmas?n? istedikleri (% 32’si kar?? ç?k?yor, % 12’si ise karars?z) ortaya ç?ksa da, ?u da bir gerçektir ki 1999-2005 y?llar? aras?ndaki AB üyeli?i heyecan? kaybolmu?tur. Dahas?, Türkiye’nin AB üyeli?i için ?u 3 konuda AB’nin perspektifi netle?tirilmelidir; AB’nin s?n?rlar?, Avrupa de?erleri ve Avrupal? kimli?i ve uluslararas? arenada Avrupa gücünün korunmas?. D?? politikada, AB, Türkiye ile mi Türkiye’siz mi daha etkili olur? Türkiye’nin entegre oldu?u ya da olmad??? bir Avrupa m? daha güçlü olur? Bu sorular da halen gündemde ve cevaps?zd?r…

Billion’a göre, sonuç olarak, Türkiye pek iyi bir dönemden geçmese ve birçok iç politik ve diplomatik türbülans ya?asa da, bu ülkenin potansiyeli halen geli?meye aç?k ve bölgesel güç ve uluslararas? arenada sayg?n bir aktör olmaya uygundur…

Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMEC?

[1] Web sitesi için; http://www.iris-france.org/.
[2] Bak?n?z; http://www.iris-france.org/experts/didier-billion/.


Available link for download

No comments:

Post a Comment

Note: Only a member of this blog may post a comment.